Ulacanlar Mutlaka bir bakın hiç böylesine görüntüleri görmediniz. Bakmanızla bereber görüşleriniz değişecektir bu kadarda olmaz diyeceksiniz ama bunlar bir gerçek.

Emperyalist sömürü ve “tahkim”


Kapitalist sistemin dünya ölçeginde derinleşen bunalımı emperyalistleri yeni arayışlara itti. Emperyalist tekeller, bunalımı yönetebilmenin, dogurdugu yükü hafifletebilmenin, faturasını işçi-emekçilere ödetebilmenin yollarını bulabilmek, araçlarını yaratabilmek için yogun bir çaba içine girdiler.

Neo-liberal politikalar sermayenin can simidi oldu. “Küreselleşme” ise bu neo-liberal politikaların temel ideolojik argümanı haline geldi. Emperyalist metropollerde yatırım verimliligi azalan sermaye, kâr oranlarının daha yüksek oldugu bagımlı ülkelere akmaya başladı. Bilgi-yogun üretim dalları emperyalist metropollerde tutulurken, emek-yogun sektörler, hantal, çevreye ve insan saglıgına zarar veren işletmeler bagımlı ülkelere kaydırıldı. Bagımlı ülkeler, merkezden yönetilen birer üretim birimi haline getirildi. Uluslararası sermaye transferleri ve uluslararası ticaret ve spekülatif sermaye hareketliligi görülmemiş boyutlarda arttı.

Sermayenin dünya üzerindeki dolaşım hızının artması, sömürü ve bagımlılık ilişkilerinin giderek daha da karmaşıklaşması, yeni siyasal ve hukuksal kurumlaşmaları da beraberinde getirdi. Çok Taraflı Yatırım Anlaşması (MAİ) emperyalist tekellerin kurumlaşma konusunda katettikleri mesafenin açık bir göstergesi. MAİ, “emperyalist tekellerin anayasası” olarak adlandırılıyor ve bu adlandırmayı da gerçekten hak ediyor. Zira MAİ, her koşulda dünyanın dört bir yanında at oynatan emperyalist tekellerin çıkarlarını korumak için tasarlanmış, tüm hükümleri bu amaca göre düzenlenmiş bir sözleşme. Tekellerin, yatırım yaptıkları bagımlı ülkelerde, çıkarlarını zedeleyen her türlü kural ve yasadan muaf olmalarını saglıyor. MAİ hükümlerini ihlal eden, tekellerin çıkarlarına zarar veren bir ülke, bunun karşılıgında agır tazminatlar ödemek zorunda kalabiliyorlar.

“Uluslararası tahkim” ise MAİ’nin bir alt parçası. Oluşturulan bir hakem heyeti (Tahkim Kurulu) herhangi bir anlaşmazlıkta bagımlı ülkelerin MAİ hükümlerine uyup uymadıgına karar veriyor. Bir “hukuk” mekanizması kısacası. İşleyişte, bagımlı ülkelerin “ulusal” hukuk sistemlerini kaldırıp bir kenara atıyor, tekellerin çıkarlarına dayalı bir kurallar bütününü onlara dayatıyor.

Emperyalist tekellerin global ölçekli kurumlama çabalarının (MAİ ve “uluslararası tahkim” gibi) hukuksal mekanizmalarla sınırlanamayacagı açıktır. Nitekim “ulusal demokrasi degil, global demokrasi” söylemiyle yeni bir siyasal yapılanmanın zemini düzlenmek isteniyor. Birleşmiş Milletler belgelerinin söz ettigi şekliyle bu yeni yapılanma bir “dünya hükümeti” olacak. Emperyalist tekeller şimdiden buna dönük adımlar atıyorlar.

Tüm bunlar önümüzdeki dönemde anti-emperyalist mücadelenin taşıdıgı önemi, anti emperyalist duyarlılıgı ve bilinci geliştirmek için sürekli ve sistemli bir çaba içinde olmak gerektigini gösteriyor.